Bedelli askerlik ve profesyonel askerlik acilen çıkmalı
Ülkemizde sorunlar tartışılırken kişiler tartışılmakta, sorunların esas kaynağı tartışılmamaktadır. Ancak, sorunlar olduğunda kişileri tartışmak yerine sistemi tartışmak ve sistemdeki yanlışlıkları analiz edip çözüm önerileri geliştirmek gerekir. Ordumuz, iç siyasetle uğraşmak, posmodern nutuklar atmak, vatandaşı sözde ve özde diye ayırmak, laiklik fetvaları vermek, cumhurbaşkanının kim olacağına ve nasıl seçileceğine kafa yormak, meşru hükümete karşı bildiri hazırlamak, gazeteci ve sivil toplum kuruluşlarını andıçlamak ve darbe hazırlıkları yapmak yerine ordumuzun asli mesleğine dönmesi ve gerçek görevlerine kafa yorması gerekmektedir (Dağı; 2008). Diğer taraftan, ordu yöneticilerinin sivil toplum örgütleriyle toplantı yapması ve siyasi bir konu olan af konusunda veya bedelli askerlik gibi konularda fikir beyan etmesi gelişmiş ülkelerde kesinlikle söz konusu değildir. Gerçek bir demokraside generaller bu tür açıklamalar yapmamakta, yapmaya kalkanlarsa emekli edilip yargılanabilmektedirler. Artık ordumuz değerlerini halkımıza empoze eden kurum olmaktan çıkıp, toplumun değerlerini benimseyen bir kurum olmalıdır (Kuru; 2010).
Bölücü terör örgütü PKK ile, hayatında ilk kez eline silah alıp iki üç ay eğitim alan askerimiz mi savaşmalı yoksa iyi bir eğitim almış, alanında gerçekten uzman askerler ve polislerimiz mi savaşmalıdır bunun iyi düşünülmesi gerekir. Eline ilk kez silah alan askerimizin doğuya, güneydoğuya gönderilip; alanında eğitilmiş, hayatı silah ve savaşın içinde geçen bölücü terör örgütü PKK’lıların karşısına çıkarılmasını anlamak kesinlikle ama kesinlikle mümkün değildir. Halkımız askerlerimiz için, televizyonlarda da görüldüğü gibi, çocuğu şehit olduğunda ne olursa olsun vatanım sağ olsun demekte; çocuğu şehit olduğunda ağlarken dahi ülkemiz aleyhinde tek bir kelime bile söylememektedir. Halkımızın bu samimi, vatan millet için her şeyini gözünü kırpmadan vermesi karşılığında onlar için daha iyi ne yapabiliriz, stratejik olarak nasıl hareket etmeliyiz ve daha az şehit nasıl veririz bunun iyi düşünülmesi ve hayata geçirilmesi gerekirken, bunlar tam olarak yapıl(a)madığı için son yıllarda şehitlerin yakınlarının eleştirileri ve değerlendirmeleri olmaktadır. Nitekim bir şehidimizin annesi, “benim oğlum askerlikten anlamaz, çocuğuma askerlik eğitimi de verilmedi ve teröristin karşısına çıkarıldı ve öldü” demiştir. Birkaç yıl öncesi şehit Jandarma Er Deniz Yüzgeç’in annesi Ayfer Yüzgeç de: “Vatan sağ olsun demiyorum. Evladımı feda etmiyorum. Çünkü devlet oğlum için bir şey yapmadı. Ne çelik yelek, ne zırhlı araç verdi.” Yine şehit Asteğmen Burak Okay’ın babası Sezai Okay: “Ben oğlumu asker olsun diye okutmadım. Oğlum sinek bile öldüremezken, ‘insan öldürsün’ diye dağa çıkardılar. Oğlum, Çanakkale’de ya da Dumlupınar’da çarpışmadı. Şehit değil. Oğlum, ne idiğü belli olmayan bir savaşın içine sokuldu. Oğlum şehit değil, pisi pisine öldü. Hakkımı helal etmiyorum. Benim oğlum tek kurşun atmadı. Nasıl sınırı korur?” demiştir (Aktif Haber; 18/6/2007). Son Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde yaşanan olaylar sonucu şehidimizin ağabeyi Abdülkerim de, “Kardeşim acemi birliğinde üç mermi atmış, üçü de boşa gitmiş. Üç karavana atıştan sonra terörle mücadele için Yüksekova’ya gönderildi.” sözleriyle eğitimin yetersizliğine dikkati çekmiştir. Babası Rahim Özay da, “Komutanlarımız, güneydoğuya eğitimsiz çocuklarımızı göndermesin. Artık disiplinli ve düzenli bir birlik kurulsun. Dışarıdan gelecek baskınlara ve şer güçlere karşı tek yumruk olalım.” ifadelerini kullanmıştır.
Gerçekten 20 yaşında olan ve hayatında hiç silah kullanmamış askerin eline silahı verip de ne çelik yelek, ne de zırhlı araç olmadan dağa salınıp teröristlerin karşısına çıkarılmasını, polis özel harekat timinin niye buralarda görevlendirilmemesini anlamak gerçekten kolay değil. Son yıllarda sesler yine yükseliyor, ancak şehitlerin yakınlarının feryadı geçmişte tam olarak dinlenil(e)medi ve analiz edil(e)medi, şimdi de edil(e)memektedir. Askerlerimizin eksikliklerini gidererek terör örgütüne karşı ne yapılması gerektiğinin iyi bir şekilde analiz edilmesi ve yıllardır milyarlarca dolar kaynağımız ve binlerce şehitlerimiz ne pahasına yok edildiğinin tartışılması gerekirken, bunun önünü kısmak ve/veya bu konuda seslerin yükselmemesi için “asker eleştirilmez” deyip askerimizin eksikliklerini eleştirdiğinizde ve bu eksikliklerini gidermek için öneriler getirmeye çalıştığınızda, bedelli askerliği savunduğunuzda farkında olarak veya olmayarak, sizlere asker düşmanı etiketi vurulmakta ve bu çözüm önerilerinin önüne geçilmektedir. Ancak, yıkıcı olmayan eleştirinin övülmekten daha faydalı olacağı unutulmamalıdır (Laçiner; 2007).
Şehit annelerini ve babalarını birazcık düşünmeli, onların bu civanmert tavırlarına karşı yapılması gerekenleri iyi tespit etmeli ve son 3-4 ay öncesine kadar hiç eline silah almamış çoluk çocuğumuzu artık dağlarda terör örgütü PKK’ya teslim etmemeli, bunun yerine savaş konusunda iyi eğitim almış ve yetişmiş subaylarımız, askerlerimiz ve polislerimiz terör örgütünün karşısına çıkmalı ve terör örgütleri kaçacak delik aramalıdır. Yıllardır şehitlerimize, dağa çıkan çocuklarımıza ve ülkemizin kaynaklarına verilen zararın artık olmaması için terörle mücadelenin sadece askerle yapılamayacağının artık anlaşılması; polis özel harekat timinin tekrar devreye sokulması için gerekenlerin hemen yapılması ve bunları yaparken de partilerimizin ve sivil toplum örgütlerimizin de terörle mücadele etmede siyasi düşünceler peşinde koşmadıklarını, birlik ve beraberlik için ne gerekiyorsa yapacaklarını tüm dünyaya duyurması gerekir. Gerilla tarzı mücadele eden terör örgütüyle askeri açıdan tecrübesiz erlerle başa çıkmak imkansızdır. Terörün sona erdirilmesi için özel eğitimli profesyonel orduya ihtiyaç vardır. Genelde dağlarda yaşayan birkaç bin teröriste bir milyon askerle mücadele etmek yıllardır çözüm üretmemiştir. Bunun yerine; mesleği askerlik olan, bölgenin doğal koşullarına alıştırılmış, gerekirse teröristler gibi dağlardaki mağaralarda yatıp kalkacak çok daha az sayıdaki özel eğitimli askerle teröre karşı başarı sağlanabilir. Böylece, hem yeterli eğitimi olmayan kınalı kuzuları kurban vermemiş oluruz, hem de boş dağları bombalayarak trilyonları heba etmekten kurtuluruz.
Bu memlekete elindeki silahından ziyade aklıyla, bilgisiyle, tecrübesiyle eğitimiyle daha fazla katma değer üretecek beyinleri 6 ay veya 12 ay askerde tutmanın artık sorgulanması gerekir. Bunun için bedelli askerliği hemen kabul edip, üniversite mezunu olup hayatının en verimli döneminde çalışacak olan ve/veya kamuda belli bir seviyeye kadar gelmiş olan ve eline hiç silah almayan gençlerimizi askere alıp terör örgütünün karşısına çıkarmamalı; bunun yerine teröristlerin karşısına profosyonel askerlerimizi/polislerimizi çıkarmalıdır. Yurtdışında çalışan gençlerimiz işlerini kaybetmemeleri için bedelli ve kısa dönem askerlik nasıl yapıyorsa ülkemizdeki gençlerimiz için de aynısı yapılmalıdır. Bedelli askerlik getirilirken de banka kredilerinin yolu açılarak parası olmayanlara taksitle rahat bir şekilde ödeyebilecekleri bir kapı açılmalıdır. Bedelli askerlik de herkese açık olmalı ve ücretleri de makul bir seviyede belirlenmelidir. Bedelli askerlik ile elde edilebilecek gelir ile borç faizleri biraz daha düşebilecek ve sonuçta da kamusal olarak çok ciddi kazançlarımız olabilecektir. Aynı zamanda profesyonel askerlik getirilerek buradaki askerlerimizin maaşlarının yüksek belirlenmesi, bunun da bedelli askerlerden elde edilen gelirlerle rahat bir şekilde karşılanması sağlanabilecektir.
Diğer taraftan, asker sayısı azalıyor diye bedelli askerliğe karşı olunması da çok yanlış bir savunmadır. Çünkü profesyonel bir asker/polis eline hiç silah almayan yüzlerce hatta binlerce gencimizden daha iyi bir şekilde teröristlerle mücadele edebilir. Artık beş bin teröristle yaklaşık bir milyon askerimiz niye tam olarak baş edemiyor diye düşünülmelidir. Yıllardır teröristlerin karakollara baskın yaparak şehit vermemizin nedenlerini köklü bir şekilde sorgulamalıdır. Güneydoğuda her yere yayılan karakolların teröristlerin hedefi olup her yıl şehit vermemiz artık analiz edilmelidir. Ülkemizin kaç kişilik bir orduya sahip olması gerektiği, TSK’nın hangi savunma konseptleriyle, hangi silahlarla donatılması gerektiği tartışılmalı ve bunların hepsine de askeri otorite (Genelkurmay) değil hükümetler karar vermelidir.
Son günlerde yaşanan olaylar sonucu Şamil Tayyar “Vahim olan, benim köşeme taşıdığım bu notlar, devletin tüm istihbarat ve operasyon ekiplerinin elinde var. Zaten bana da oralardan geldi” diye önceden uyarmasına rağmen niye tedbirler alınmadı? Genel Kurmay Başkanımız İlker Başbuğ “Bu saldırıyı bekliyorduk” diyor. Peki biliniyorsa niye gerekli önlemler tam olarak alınmadı? 65 kişilik terörist grubu neden tespit edilip izlenemedi? Karakola 35 km mesafede bulunan zırhlı araçlar neden gönderilmemiştir? Özel sektörde, uydudan zeytin ve fındık ağaçları bile tek tek sayılabiliyorsa, toplu hareket eden teröristleri niye takip edemiyoruz? BBP Genel Başkanı Topçu’nun belirttiği gibi “Keş Dağları’nda Muhsin Yazıcıoğlu’na ulaşamayan devlet, Tunceli’nin Nazımiye ilçesindeki kendi elleriyle yaptıkları Sarıyayla Karakolu’na da mı ulaşamadı?” Güneydoğu’da, sınıra yakın karakollarda, Tunceli gibi şehirlerimizde bundan sonra yoğun sis indiğinde karakollarda görev yapan erlerimiz sis kalkıncaya kadar çaresiz bir şekilde bekleyecekler mi? Neden yıllardır gerekli tedbirler tam olarak alınmadığından gencecik fidanlarımızın kıyılmasına göz yumuluyor? Samsundaki Emniyet müdürü görevden alınırken neden askerlerimiz geçici de olsa görevden alınmamaktadır? Neden şehit cenazeleri ağırlıklı olarak fakir mahallelere gelmektedir? Eruh baskınında olduğu gibi 27 senedir hala bu kadar savunmasız bir biçimde teröristlere yakalanmak mutlaka üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. Eser Karakaş’ın belirtiği gibi “Konunun bu boyutlarını açık açık sorgulayanlar mı asker düşmanı, yoksa bu konuları konuşturmak istemeyip her baskında çok sayıda şehit vermemizi tuhaf karşılamayanlar mı? (Karakaş; 2010)” Bunların sakin bir biçimde ve tarafsız bir şekilde analiz edilmesi, sorgulanması ve hatalarımız varsa acilen düzeltilmesi gerekir.
Bunlar yapılırken acilen emniyete bağlı özel harekat timleri geçmiş yıllarda büyük başarılar sağlamasına rağmen niye tasfiye edildi diye yüksek sesle sorgulanmalı ve emniyetin özel hareket timlerinden eskisi gibi faydalanılmalıdır. Bu kapsamda yapılması gereken önemli bir konu terörle mücadelenin iki boyutunun olduğunun kabul edilip bunlardan birisinin istihbarat, ikincisinin de eğitilmiş özel kuvvetler olduğunun kabul edilmesidir (Kaynak; 2010). Polis Özel Harekat Timinin kesinlikle tekrar harekete geçirilerek savaş bölgesinde eğitimli sat komandoları ile özel harekat timinin koordineli bir şekilde çalışması acilen sağlanmalıdır. Bunlar yapılırken de bedelli askerlik acilen çıkmalı ve profesyonel askerlik başlatılmalıdır. Niye mi? Son karakol baskını bunun cevabını veriyor gibi…!
Sonuç olarak PKK terörünün çözümünün temelinde; eline silah almamış askerlerimizin terör örgütünün karşısına çıkarılması ve Irak’taki bataklığa girilmesi değil, terör örgütünün karşısına profesyonel eğitim almış askerlerimizin ve özel harekat timinin çıkarılarak ülkemiz içerisindeki terör örgütünü temizleyip, dışardan da diğer ülkelere karşı stratejik davranarak ve teknolojiyi de kullanarak sınırlarımızı tam bir kontrole almak olduğu artık kabul edilmelidir. Bunlar yapılırken de terörle mücadelenin istihbarat boyutu unutulmamalı ve PKK ile Ergenekonun koordineli bir şekilde çalışıp çalışmadığı da sorgulanmalıdır. Bunlar yapılmazsa daha çok şehit verebiliriz…
Tüm bunlar yapılırken de yapıcı eleştiriye açık olunmalı, çünkü yapıcı eleştiriye açık olanlar yapıcı çözümler üretir…
Dr. Barış ALTUNSOY
En çok okunan haberlerden bazıları..
Haber Arşivi: Askerlik 12 ay ve er olarak yapılacak, Bedelli Askerlik, Bedelli Askerlik 2010, Bedelli Askerlik Ne Zaman, Profesyonel Askerlik
"İstanbul Arçelik Bayileri"
You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0 feed. You can leave a response, or trackback from your own site.
Mayıs 12th, 2010 at 08:34
MANTIĞIN BİTTİĞİ YERDE DEĞİL BAŞLADIĞI YERDE ASKERLİK İSTİYOR YÜZBİNLER ARTIK!BEDELLİ ASKERLİK ÇIKINCA TERÖR 10 KATINA MI ÇIKACAK? YADA TERÖRÜN BİTMESİ BEDELLİNİN ÇIKMAMASINA BAĞLIYSA HERKESTEN FAZLA KARŞIYIM BEDELLİYE! HER UYGULANDIĞINDA KIŞLADA DOLULUK ORANI % 100 MÜYDÜ?
Mayıs 12th, 2010 at 08:34
baharın ortasında kış’ı yaşattınız gençlere. büyük bir enkaz ve hayalkırıklığı yaşattınız! bu vebal size yeter! bu gençleri anlamadınız ahdını aldınız! 250 bin kişiyi hiçe saydınız oysa onlar sadece bedelli istediler, imkansızı değil… çıkmayacaksa da çıkmalıydı…..